10 Kasım 2014 Pazartesi

Günce/2 Karabasan



Yaşamla bir oyundu bu kovalamaca…

Ah! Can parçası.

Düşünceler baloncuk oluşturmaya başlarken usumda, on yüz bin baloncuk yutan kız arsızca gülümsedi sarı solgun yüzüyle kaybolurken pencerede.

Ya benim gül kokulum neredeydi ki.

Aman Allahım! yerimden kalkamıyorum. Kollarımı oynatamıyorum. Eyvah! Bacaklarım yok olmuş. Neredeler, nereye gitmişler. Nasıl kalkacağım şimdi. Çek git bay karabasan seninle zaman kaybedemem. Bir daha geldiğiniz de bayım size söz uzunca bir süre kollarımı ve bacaklarımı hareket ettirmemenize karışmayacağım ve bağırmayacağım o iğrenç hayvanlarınıza saldırmayacağım ama şimdi beni bırakınız. Gül kokuluyu bulmam lazım. Hey bayım size söylüyorum, terk ediniz lütfen beni.

/

Tansiyonum düştüğünde, yaşananları çok kanıksamıştım. Hatta bay karabasanımla anlaşma bile yapıyordum. Benden gittiğin gün bayım.O benden gider miydi ki, rahatı keyfi yerinde nede olsa. Kollarım bacaklarım emrinde istediği  gibi zapt etmenin keyfini sürüyor bir bedende. Bağırıyorum da kimse duymuyor çığlığımı. Sesimi de esir aldı.

Yatakta ne kadar yattığımı anımsamıyorum, gözlerimi açtığımda sabah olmuş, sütçü köşeyi dönmüş okul vakti yaklaşmıştı.

Yalancısın karabasan, yalancı. Bir daha gelirsen bak neler yapacağım sana. Ben de senin karabasanın olmazsam bana da kabarmamış kek desinler…

Kara / basan

Yataktan acelece kalkarak üzerimi dahi değiştirmeden sokak kapısında aldım soluğu, yan dairenin zilini ısrarla çaldım. Kapı duvar.

Kolumdaki saate baktım erkendi, uyuya kalmıştır diye düşündüm. Bir saat sonra tekrar çalardım kapıyı ve o güzel kız gül gamzeli gülüşleriyle karşılar mıydı acaba karabasanlı komşusunu.

Anne şefkatim ağır basmıştı yine. Ben hiç anne olmamıştım oysa. Tanrım bu nasıl bir duyguydu bilmiyordum ta ki Ayşe'yle bir gün merdivende karşılaşana kadar. Ayşe mi uydurma kadın onun adı Ayşe değil. Olsun ben ona Ayşe  ismini verdim  kod adı Ayşe olsun olmaz mı.

Uzun saçlarını sallayarak gülerdi, hiç konuşmadık onunla. Gülümsedik sadece birbirimize sayısız gülümsemelerle…

O gülümsemelerin ve göz oynaşmalarının arasında birden annesi olduğumu hissettim Ayşe'nin. O da beni annesi gibi sever miydi acaba?Gözlerinden kalbime inen ılık sıcaklığı kimseler görmedi,kadın kaçırmış derlerdi biliyorum.

Bu ses bu ayak sesleri merdivendeki…

***

Ahmetin  bana seslendiğini duydum.Tuvalete gidemeyecek kadar bitkindi.Ördek ister misin diye sordum usulca ,başıyla onayladı.Gördüğüm rüyanın etkisi geçmemişti henüz.

Ahme'tin sırtı ağrıyor, bacakları, kolları.Yavaşça masaj yapıyorum  yarı uykulu.Salı günü stent gelebilirse ve takılırsa damardan beslenme biter.Birde eve çıktık mı verdiği kiloları aldırırsak kendini toplar gibi geliyor bana.

Umudumu hiç tüketmedim onun için.Ne kadar beslenecek umut varsa hepsi içimde birikiyor.Eve çıktığımızda şimdiden ona yapacağım yemekleri düşünüyorum.Yağlı ballı .Onun sağlığına kavuşması  en büyük isteğim.

Odalardan inleme sesleri duyuluyor.İbrahim abi  tuvalete kalktı.Hüseyin amca  nefes almakta zorlanıyor..Bibap makinesini takacak birazdan.

İzmir'de sabah oldu,kahvaltı arabasının sesini duyuyorum.

Pınar Atay

Hep o sevgimle


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder